En sık görülen üçüncü kanser türü olup kadınlar ve erkeklerde eşit oranda görülmektedir. Kanser hemen her zaman bağırsak içerisindeki poliplerden gelişmektedir ve hastaların büyük çoğunluğu 40 yaş üzerindedir. Yaşla birlikte hastalığın görülme riski de artar. Ailesinde kolon ve rektum kanseri veya kalın bağırsak polibi bulunanlarda ve ülseratif kolit gibi hastalıkların olması durumunda risk artar.
Kolorektal kanserler erken dönemde belirti vermezler. Hastalığın yaygın hale gelmediği, sadece kalın bağırsağın içerisine sınırlı olduğu bu dönemde teşhisin konulması hastalığın tamamen ortadan kaldırılabilmesi için hayati önem taşır. Bu nedenle ülkemizde de Sağlık Bakanlığı’mız tarafından tarama programı kapsamında yürütülen çalışmalar büyük önem arz etmektedir. Elli yaş ve üzerinde olan tüm bireyler dışkıda gizli kan testine tabi tutularak, (+) sonuç çıkanlar kolonoskopi ile incelenmelidir, ayrıca dışkıda gizli kan testi negatif olsa dahi 50 yaşındaki tüm bireyler en az bir kez kolonoskopi ile incelenmelidir. Kolonoskopi, ucunda ışık olan bir özel alet ile rektum ve tüm kalın bağırsağın ayrıntılı bir biçimde incelenmesini sağlayan sistemin adıdır. Kolonoskopi ile sadece tümörün tanısı konmayıp aynı zamanda sonrasında kansere dönme olasılığı olan polipler de çıkarılabilmektedir.
Kolon ve rektum kanserleri ilerleyen dönemlerde kanserin yerleştiği lokalizasyona göre, büyük abdest alışkanlıklarının değişmesi, karın ağrısı, büyük abdest çapının incelmesi, kansızlık, halsizlik gibi şikayetlere neden olur. Hastalıkta erken teşhis çok önemli olup bu aşamada tanısı konularak tedavisi doğru bir şekilde yapılanlarda iyileşme oranları %80-90’ları bulabilmektedir.
Kolorektal kanserlerin birincil tedavisi cerrahidir, tedavi konu hakkında deneyim ve tecrübeye sahip cerrahlar tarafından yapılmalıdır. Özellikle rektum tümörlerinde ameliyat öncesi ışın veya ilaç tedavisi gibi seçenekler, deneyimli cerrahi ekibin başkanlığını yapacağı konseylerde, ilgili branşların da katılımıyla hasta özelinde karar verilerek alınmalıdır.
Kolon ve rektum kanser ameliyatlarında cerrah, hastalığın tedavisine direk etki etmektedir. Kanserli doku ve beraberinde yeterli sayıda lenf nodunun çıkarılması işleminin konu hakkında eğitim almış cerrahlar tarafından yapılması sadece ameliyatın erken dönem başarısını artırmakla kalmayıp aynı zamanda hastalık hakkında en çok endişe edilen durum olan nükslerin (yeniden tekrarlama – sıçrama) gelişmesini de engelleyici bir faktör olacaktır.
Kolon (kalın bağırsak) karın içerisinde sağ taraftan başlayarak ters u harfi şeklinde yerleşmiş bir organdır. Kolonun anüse yakın son 15cm.lik kısmına rektum ismi verilmektedir. Rektum, gerek anaotomik yerleşim gerekse fonksiyon açısından kalın bağırsağın diğer bölümlerinden ayrılmaktadır.
Kolon ve rektum kanseri dendiğinde bu organın iç yüzünü kaplayan ve mukoza adı verilen yapıdan kaynaklanan kötü huylu tümörler akla gelmektedir. Bu tümörler sıklıkla bir polip (kalın bağırsak içerisinde ciltteki siğile benzeyen yapılar) zemininden gerçekleşmektedir. Tabiki bu söylemden kolon ve rektumda yerleşmiş tüm poliplerin kanserleşeceği anlaşılmamalıdır. Kansere neden olan polipler sıklıkla “adenomatöz yapıda” olan poliplerdir. Bu poliplerde öncelikle kendi içinde büyüme sonrasında malign (kötü huylu) bir karakter kazanarak öncelikle bağırsak duvar katmanları içerisine daha sonra lenf bezlerine ve en sonunda da uzak organlara yayılım yapar.
Birçok kanser türünde olduğu gibi kolon ve rektum kanserlerinde de hücre düzeyinde anormal bir çoğalma söz konusudur. Normal yaşam döngüsünde sağlıklı bağırsak hücreleri büyüyüp bölünürler ve zamanı geldiğinde de ölürler. DNA’da ortaya çıkacak olan bir kırılma sonrasında bu doğal döngü kırılarak hücresel düzeyde anormal bir büyüme ve bu işlevde otomatisite kazanımı gibi bir durum söz konusu olur. Buna kırılmaya neden olan olay net bir şekilde bilinmemektedir.
Kolon ve rektum kanseri gelişmesinde riski artıran bazı faktörler bilinmektedir. Bunlardan bazıları:
Tüm içi boş olan organlarda olduğu gibi kolorektal kanserlerde de başlangıçta belirtiler müphemdir.
Özellikle 40 yaş ve üzerinde artan sıklıkta görülen bir kanser türü olması nedeniyle aşağıdaki belirtilerin ortaya çıkması durumunda dikkatle araştırılmalıdır.
Kolon ve rektum kanserlerinde esas tanı aracı kolonoskopik incelemelerdir. Kolonoskop ucunda ışık olan ve tüm bağırsak iç yüzeyinin izlenmesine olanak veren fleksibl (esnek) görüntüleme sistemidir. Bu inceleme ile tümörün kolon içerisindeki lokalizasyonu tespit edilip, biyopsi alınarak tanısı konabilir. Ayrıca polip aşamasında bulunan bir lezyon yine kolonoskop aracılığı ile uygun bir şekilde çıkartılabilir. Yani kolonoskopi sadece bir tanı aracı değil aynı zamanda uygun hastalarda bir tedavi aracıdır.
Kolonoskopi ile tanısı konan hastaya bundan sonra yapılacak olan işlem görüntüleme yöntemleri ile lokal ve sistemik evrelemesinin yapılmasıdır. Bunun içinde sıklıkla tomografiden yararlanılır.
Kolon ve Rektum kanserleri 4 evrede değerlendirilmektedir:
Rektum anatomik olarak kolonun devamı, son bölümüdür. Başka bir söyleyiş ile bağırsak sistemimizin son bölümü olan anüsten (makat) itibaren son 15cm.lik bölüme rektum adı verilmektedir.
Buna net bir cevap vermek olanaksızdır. Çünkü rektum kanseri standart bir hastalık değildir. Kanser sonrası yaşam süreleri hastalığın evresi, tümörün davranış şekli, hastanın eşlik eden diğer yandaş hastalıkları vb. gibi birçok farklı parametreye bağlıdır.
Rektum kanseri özelinde tedavinin içerisinde faklı branşlarda dahil olmaktadır. Ameliyat sonrası hastalığın nüksetme olasılığını azaltmak amacı ile ameliyat öncesinde kemo ve radyoterapi uygulamaları yapılmaktadır. Bu uygulamaların bitiminden sonra yaklaşık 8-12 hafta beklenerek ameliyat planlanmaktadır.
Elbette. Sadece rektum kanserleri değil kolon kanserleri de uygun evrede etkili bir tedavi uygulanımı sonrasında bir daha yinelemeyecek şekilde iyileşebilirler.
Kalın bağırsakta, damarların hemen etrafında yer alan lenf nodları bulunmaktadır. Bu lenf bezlerindeki tümör tutulumu durumunda hastalığın evresinin evre 3 olduğundan bahsedilir.
Eğer ileri evre bir hastalık var ise, etkin bir tedavi olanağı olmamış ise ve hastanın eşlik eden başkaca hastalıkları da bu hastalık nedeniyle ilerlemişse, evet öldürücü seyredebilir.
Bu durum hastalığın evresi ve tümörün alt tip analizlerine göre değişkenlik göstermektedir.
Kolon kanserlerinin büyük çoğunluğu polip zemininden kaynaklanmaktadır. Bir polibin kansere dönme süresi yaklaşık 5-7 yıl civarındadır. Bu kritik süre yeterince uzun olması nedeniyle tarama programlarının oluşmasına da olanak sağlanmaktadır.
Bu durum hastalığın evresiyle yakından ilişkilidir. Örneğin erken evrede yakalanmış ve etkili bir biçimde tedavi edilmiş bir tümörde 5 yıllık sağ kalım oranı %90’ın üzerindedir.
Eğer hastalık ilerlemiş ve bağırsak içerisinde tam tıkanıklığa yol açmış ise ya da metastatik hale gelmiş ve başkaca organlara yayılım yapma durumu söz konusu olmuşsa ağrı yapabilir. Ancak erken evrelerde ağrı yapma durumu söz konusu değildir.
Sindirim sistemimizin diğer kanserlerinde olduğu gibi uzak yayılım organı, karın içerisindeki organlardan gelen tüm toplar damar ağının ilk durağı olan karaciğerdir. Hastalık ilerleyen dönemlerde akciğer yayılımı da yapabilir. Özellikle rektum kanserlerinde karaciğer yayılımı olmaksızın akciğer yayılımı da görülebilmektedir.
Önce bağırsak katmanları arasında ilerleyen tümör daha sonra komşu lenf bezlerine oradan da uzak organlara yayılım gösterir. Bazı durumlarda tümörün bağırsak boşluğu içerisinde ilerleyişi daha hızlı olur ve tüm kanalın geçişinin tıkanmasına neden olabilir. Bu durumda akut bağırsak tıkanıklığı söz konusu olur ve bu acil bir durumdur.
İstanbul’da Ataşehir Medicalpark ve Ataşehir Memorial anlaşmalı hastanelerimizdir. Özel Sağlık Sigortaları (ÖSS) ile anlaşmalarımız bulunmaktadır.
Telefon / WhatsApp: 0545 125 20 20
Prof. Dr. İlker Sücüllü Muayenehanesi: Brandium Residence, Dereboyu Caddesi R5 Blok Daire:32 Ataşehir / İstanbul
Prof. Dr. İlker Sücüllü Sosyal Medya Hesapları:
Prof. Dr. İlker Sücüllü mobil uygulamasını güncellendi, hemen indirin!
Site içeriğinde bulunan bilgiler destek sağlamak içindir. Hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi, tanı ve teşhis koyması yerine geçmez.
Telif Hakkı © 2024 Prof. Dr. İlker Sücüllü. Tüm hakları saklıdır. | Powered by MMA.
Son Güncellenme Tarihi: 18-10-2024 01:29:52